Köşe Yazarları

Ufuk Tan Altunkaya / Hafıza ve Beyoğlu

Hala hafızalarımız tazeyken kapanmış sahnelerin yerlerini hatırlayabiliyoruz. Daha bir kaç ay evvel, hatta bir kaç yıl evvel kapanan, yok olan sahnelerin yerleri hala kafamızda – hafızalarımızda. Önlerinden ya da yakınlarından geçerken içimiz burkularak geçiyoruz.
Ne yazık ki hafıza nankör bir şey. Son yıllarda kapanan ya da mekanını boşaltmak zorunda kalan Tiyatro(Hâl), Mekan Artı hala var gibiler. Yerlerini biliyoruz. Hatta Oyuncular Tiyatro Kahve, Muammer Karaca Tiyatrosu, Beyoğlu Terminal hafızamızda. Biraz daha geçmişe inersek Mısır Apartmanı’nda Dot’un ilk sahnesini hatırlayabiliyoruz. Çok eski değil, yakın zaman öncesine kadar Taksim Meydan’ında Taksim Sahnesi’nde oyunlar izleyebiliyorduk. Ya da Galata’da Tiyatro Z’yi hatırlayanlar bile çıkacaktır. Bunlar henüz yeni kaybettiklerimiz. Farklı sebeplerden yok olan sahneler.
Ama Beyoğlu’nda gezerken aslında koca bir tiyatro mezarlığından geçtiğimizin farkında değiliz. Binlerce kişiyi ağırlayan bu evler sahipleri tarafından unutulmuş, çoktan gözden ve hafızalardan gitmeye başlamışlar…

Dolmabahçe Saray Tiyatrosu
    Dolmabahçe Saray Tiyatrosu
Kaçımız bugünkü Elhamra Pasajı’nın olduğu yerde ihtişamlı bir tiyatro binasının bulunduğunu biliyor artık? Bu tiyatro binasının yüzyılı aşkın bir yaşa sahip olduğunu – zamanında Gülriz Sururi – Engiz Cezzar Tiyatrosu olarak da yaşadığını ve bugün tepesinde koca bir avize ile ünlü bir gece kulübü olarak işletildiğini kim biliyor? Bir zamanlar bugünkü “Çiçek Pasajı”nın bulunduğu yerde 1500 kişilik görkemli Naum Tiyatrosu’nun bulunduğunu ve bir yangından sonra yok olduğunu kim hatırlıyor? Zamanında bir sarayın yanına nedense bir stadyum kurulmuş; stadyumun bulunduğu yere komşu Dolmabahçe Saray Tiyatrosu’nun olduğunu bilinmez artık nedense. Bugün tiyatronun bulunduğu yerden anayol geçer ve biz her gün tiyatro kalıntılarının üstünden geçeriz.
Yıllarca Galatasaray Lisesi’nin hemen yanı başında bulunan “Konak Kebap Salonu”nda kebap yerken oracıkta “Şark Tiyatrosu” binasının bulunduğu unutulmuştur belki artık. Hatta sanki yüzyıllar önce yapılmış gibi görünen Saint Antoine Kilisesi’nin aslında daha 100 yaşında olduğu ve orada da eskiden bir tiyatro binası olduğu da bilinmez.
Bugün Hacopulo Pasajına uğrayıp çay içenler orada tiyatro tarihinde bir çığır açtığından habersizlerdir, halbuki oradaki 25-26 numaralı dükkanlarında ilk tiyatro binası olarak yapılmamış ama dönüştürülmüş sahnesi bulunmaktaydı: Opera Tiyatrosu.
Beyoğlu’nda Atıf Yılmaz Sokak’ta dönemin en önemli salonlarından Odeon Tiyatrosu bulunuyordu ama yüzyıllık tiyatro 1986 yılında yıkıldı. Bugün hiç bir estetik yapısı bulunmayan Tepebaşı TRT Stüdyolarının olduğu yerdeyse 1970 yılında kadar Tepebaşı Dram Tiyatrosu bulunuyordu.
Şan Tiyatrosu
Şan Tiyatrosu
Büyükparmakkapı sokağının arkasında yer alan Tel Sokak, 4 numarada ise Haldun Dormen tarafından 1953 yılında kurulan Türkiye’nin ilk oda-cep tiyatrosu bulunuyordu. Elmadağ’da ise yıllarca büyük prodüksiyonlara ev sahipliği yapmış, popülerleşmiş bir tiyatro bulunuyordu: Şan Tiyatrosu. 1987 yılında yandıktan sonra adeta enkazı bir simge gibi yıllarca bekledi. Bugün ise yerine AVM yapılıyor.
Hiç ummadığımız yerlerde de tiyatrolar bulunuyordu. Sıraselviler Caddesi 75 numaranın en üst katında Arena Tiyatrosu bulunuyordu. Hemen Belçika konsolosluğu’nun yanındaki iş hanının 8. katındaydı. Tabii ki işhanı gitti – yerine otel geldi.Yıllarca İstiklal Caddesinde önünden geçtiğimiz Ada Müzik binası ise Oraloğlu Tiyatrosu’na ev sahipliği yapıyordu. Sıraselviler Caddesi No 91’de ise döneminin en ses getiren tiyatrolarından olan Devekuşu Kabare bulunuyordu. Sonrasında mekan Kulüp 12’ye dönüştü. Sonrasında ise 1993 yılına kadar Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu oldu. Şimdilerde ise bir gece kulübü…
Liste uzadıkça uzar. Bu tarihi gezinti de birkaç salonla bitmez. Attığımız neredeyse her adımda tiyatro tarihimizin izleri duruyor. Bunlar yeniden canlanmadıkları gibi biz kaybetmeye devam ediyoruz. Yıkım ve yok ediş ruhu, AKM’nin görüntüsü ile hala yaşamaya devam ediyor ve mezarlığımız genişlemeye devam ediyor. Burada iş sadece hafıza güçlendirmeye kalmıyor. İş, bunları
hayatta tutabilme çabasında yatıyor.

Kaynakça:
Pekman, Yavuz;
Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları;
Cilt:2; Yapı Kredi Yayınları, 2010

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu