Köşe YazarlarıYurttan Haberler

Sabahattin Yakut / Ya da Oyuncu Boşta Kalmaz; Boşta Kalan Egosudur

Gerek tiyatroda gerekse sinemada en fazla duyduğum cümlelerden biri “Ben burada boşta kalıyorum ama –bir şey demem lazım, bir şey yapmam lazım-” İşte benim de sinirlerimin hopladığı yer tam da burası oluyor… Yahu yaptığın meslek oyunculuk, elbet bir şeyler yapacaksın; ama bu illa bir şeyler konuşacaksın, bir garip tepkiler ile hareketler yapacaksın anlamına gelmiyor; aksine susacaksın…
Sustuğun zaman oynarsın asıl ve replik zaten konuşur duygunun kendisini ve hissini… Herhangi bir mizansen de tıpkı bir replik gibi anlam barındırır… Yani oyuncu tam da durduğunda, sustuğunda oynamaya başlar…
Anlatmayı bildiği gibi dinlemeyi de bilmelidir sonuç olarak. Hatta bunu öyle aşırıya götürenler vardır ki, cümle cümle oynamaya kalkar konuşurken… Oysa ki cümleler oynanmaz, durum oynanır. Cümleler durumu anlatmaya dair birer araçtır ve cümleler ayrı ayrı dillerde yazılırken, dillendirilirken, durumun dili tektir, evrenseldir; susmanın dili ortaktır çünkü ve ne yazık ki en zoru da susmak ve dinlemektir…
Gereksiz cümleleri ve hareketleri ise sadece egomuz kurar ve eyler… Size dahi söylense herhangi bir cümle, ona cevaben herhangi bir hareket yapmanız veya cümle kurmanız gerekmez; susmak ve durmak da birer tepkidir, algılamaktır, anlamaya çalışma hâlidir.
Gerçek hayatta birine kızarken, birini severken, bir durumu anlatırken her cümleyi, her kelimeyi ayrı ayrı vurgulamayız. Cümleler olduğumuz durumun içinde – öfke, mutluluk, sevinç, kızgınlık, şaşkınlık vs. – kendiliğinden ve ayrıca özellikle bir şeyi vurgulamak niyetinde değilsek, tabiri caizse takır takır dökülür ağzımızdan…
Bu durum konuşmadığımız anlarda da aynen böyledir. Yüzümüze yüzümüze kurulan bütün cümlelere her an tepki vermeyiz çünkü…
Ya gittikçe çöker, ya gittikçe mutlu olur, yahut da gittikçe sinir oluruz vs…
Dinlemeyi bile oynamaya kalkmak ayrı bir oynayamama hâlidir aslında… Gerçek olanın bir çoklu yansıması, taklidi yahut eleştirisi olduğuna göre oyunculuk, yapılması gereken de, gerektiği kadarını yapmaktır, dahası değildir… Dahasını ne oyun ister ne de seyirci; dahasını sadece egomuz ister…
Bununla beraber kalabalık bir sahnede boşta kaldığını iddia eden oyucular da vardır. Peki güzel insan, sen ve diğeri, iki kişinin oynadığı ve cümle kurduğu bir sahnede illa bir şeyler yaparsanız seyircinin asıl dikkat kesilmesi gereken yer atlanmaz mı? Zaten bu da sahnenin en terbiyesiz olan durumuna yol açmaz mı? Rol çalmak değildir de nedir bu?!
Sahne bir yanda odak noktası belli, finale giderken, bir yanda garip -kendince komik- seyircinin de tuzağa düşüp, güldüğü hareketleri yapmak rol çalmak değil midir? Asıl mevzu o anda kaçmaz mı? Oyuna zarar vermiş olmaz mıyız? Çok mu lazımdır o komiklik hâli? Burada oynayan oyuncu mudur, yoksa egosu mudur sorarım?! Dursa izlese sadece, yahut kendi eylemini minimize edip dikkat çekmese incileri mi dökülür? Yahut ahlaklı olanı, lazım geleni yapmış olmaz mı zaten?
Ama olmaz!!? Çünkü egosu boşta kalır… Onun yerine sahnede yahut seyir yerinde utanmak ne kadar acıdır bilir misiniz?!
İşte bu cümle eve hapsolmuş, iş bekleyen oyuncu için de geçerlidir… “İş yok, bir şeyler gelmiyor, bayadır boştayım…” Kusura bakma da boşta kalan senin egondur… Yoksa isteyene hep iş güç var be paşam, sultanım… Derecesi ne olur, parası ne olur bilemem ama simit sat kendine saygın olsun…
Neyse, gene dolu dolu bir sezon başlıyor; aman egolarımızı boşta bırakmaktan çekinmeyelim, bırakalım boşta kalsın…
Ruhumuz oynasın, egomuzu alkışlayanlar tatmin edecek zati…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu