Güney Zeki Göker / "Güneşin Zaptı Yakın"
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, hayvanların kazığa insanların televizyona bağlandığı bir dönemde, develer döner olur iken, medya evlilik programları ile evlendirip, bemBEYAZ programlar ile meşhur edip, eğlendirir, yalan haberlerle uyutur iken… İktidarın muhalefetin beşiğini tıngır mıngır salladığı bir dönemde yine ve yine tiyatrolardan bahsedeceğim sizlere…
Ama bu tiyatrolar AVM’lerin içinde bir salona kapak atıp, etliye sütlüye karışmayanlardan değil. Kralın soytarısı olup, halkının acılarıyla eğlendiren soytarılardan da değil. Kralı soytarı yapan ve hâlâ “kral çıplak” diyen-diyebilen tiyatrolardan… Hani şu törpülenmemiş sivri uçları olanlardan… Maaş gününü değil de, oyun gününü bekleyenlerden… Ödüllere “doymayan” suskun Ali’lerden değil, hedef gösterilen, susmuyoruz diyen “Alternatif”lerden… İktidarın Birecik’lerinden değil de kuşağımın biriciklerinden bahsedeceğim sizlere…
Neyse uzatmayalım sözü, söndürmeyelim közü, tiyatro ile yoğurup anlatacağım size özü. Bir yanda Bizans surları içinde büyüdükçe büyüyen rant kapıları ve kapanan – kapatılan tiyatro salonları; öte yanda apartman katlarını, eski fırınları, sinema salonlarını tiyatro salonlarına dönüştürenler… Kimileri onlara “Alternatifler”, kimileri de “Bağımsızlar” dese de, aslında günümüzde her şeye inat direnen ve ellerindeki mekanları yaşatmaya çalışanlardan aslında onlar…
Kuşağımın Kahramanları Onlar…
Hani yeri geldiğinde başka bir iş yapıp, oradan kazandıklarını tiyatroya yatıranlar… Gönüllerini ortaya koyup çoğu zaman yevmiye bile almayanlar. Ustasından çırağına temizliğine, kafesine, gişesine her şeye koşturanlardan bahsediyorum… TiyatroD22’den, Kumbaracı50’den, MekanArtı’dan bahsedeceğim. Emek’ten, Bulut’tan, Şermola’dan, İkinciKat’tan… Ve daha ismini sayamadığım nicelerinden….. Belediyelerin destek olmayı bırakın, daha çok köstek olduğu; kültür sanat yazıları yazanların çoğunun görmezden geldiği, “Tiyatronun alternatifi mi olurmuş canım!” diyenlerin adreslerini bile bilmediği o mekanlardan ve oralarda oyunlar oynayanlar ve yaptıkları işlerden bahsetmek istiyorum yerim yettiğince sizlere…
“Karıncalar Un’un Kokusunu Almış Olmalı!”
Kuş Öpücüğü / Tiyatro D22; 1920’li yıllardan günümüze bir fırın olarak gelen mekanı (Hamursuz Fırın) Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro bölümünden mezun 3 arkadaşın (Berkay Ateş, Can Kulan, Emir Çubukçu) kendi çabaları ve bireysel destekçileri sayesinde açtığı 3 yaşında bir alternatif sahne Tiyatro D22. BENT dışında bütün işleirini izleme şansı buldum (Kuş Öpücüğü, Karabatak, YirmiBeş) Ben karıncalara benzetiyorum onları. Tıpkı karınca gibi çalışan, birlikte üreten birbirinden güzel 3 adam ve arkasında iki elin parmaklarını geçmeyecek gönüllüleriyle ürettikleri birbirinden güzel işlerden “Kuş Öpücüğü” son çıkarttıkları oyun. Hayatını sokaklarda akordeon çalarak geçiren hasta bir gencin ve yıllar sonra oğluna kavuşan annenin hikayesini çok farklı bir yolla anlatmış oyunun yazarı Berkay. Oyundan çıktığınız zaman midenize yumruk yemiş gibi oluyorsunuz. “Yarayla alay eder, yaralanmamış olan” cümlesinin ağırlığını günümüz medyasına tokat bir metin yazarak cevap vermiş adeta Berkay. Can ve Emir ilk kez yönetmen koltuğa oturmuş olmalarına rağmen o kadar güzel anlamışlar ve anlatmışlar ki Berkay’ın kaleminden dökülenleri buğday öğütür gibi işlemişler Hamursuz Fırın’da “Kuş Öpücüğü”nü.
Oyunun programına; www.TiyatroD22.com adresinden ulaşabilirsiniz…
“Yıllar Geçse de Üstünden” / Kumbaracı50
2010 yılının 11 Ocak’ında okuldan mezun olduktan sonra çıktığım ilk sahne olması bakımından özelliği bende büyüktür Kumbaracı50’nin. “Yala Ama Yutma” oyunu sebebiyle hedef gösterilmiş ve evrak bahanesiyle de mühürlenmişti. Daha ilk açıldığı zamanlarda… Daha sonra destek oyunlarıyla birçok ekip yanlarında olmuştuk açıldıklarında. O günden bu yana benim için sahnelerin içinde hep “ağabey” ya da “abla” gibi olmuştur Kumbaracı50. Bunu da Hâl’in 2. yılında yaşadığımız maddi sıkıntılar sırasında “Biz sizin için destek oyunu oynamak istiyoruz, ne yapalım?” diye aradıklarında bir kez daha hissettirmişlerdi… Bir sürü oyunlarını izleme şansı buldum daha önce … (444, Fail-i Müşterek, Yalınayak Müzikhol) ve bir oyuncu olarak hep kıskandım içten içe Yiğit Ağabey (Sertdemir) ile aynı sahneyi paylaşanları. Geçtiğimiz haftalarda yeni işleri “Yıllar Geçse de Üstünden” adlı “muhabbetli dinleti”yi izledim. Fikret Kızılok şarkılarını ve anılarını harmanlayarak adeta “Çekirdek Sanat”a dönüştürmüşler salonu. Sahnede Yiğit Ağabey’in sesinden Kızılok şarkılarını dinlemek sizi yer yer hüzünlendirecek, yer yer de kahkahalar atmanıza sebep olacak. Kızılok anıları ve şarkılarıyla ustaya adeta bir saygı duruşu olmuş. Dilerim devamında başka ustaları da kendi meşrebinden anlatır Kumbaracı50. Bu arada piyanoda ve vokalde Burçak Çöllü, gitarda Tunç Öndemir, kemanda Oya Uysal ve çelloda Burçak Demir kulaklarınızın pasını silecek çıkışta dilinizde ve beyninizde Kızılok şarkılarıyla uğurlayacak sizi.
Eğer sizde bu “Muhabbetli Dinleti”yle kulaklarınızın pasını silmek isterseniz www.Kumbaraci50.com adresinden programa ulaşabilirsiniz…
MekanArtı
Geçtiğimiz yıl kentsel dönüşüm mağduru olan ve Elmadağ’daki sahnesini kapatmak zorunda kalan Ufuk (Tan Altunkaya) ve Didem (Kaplan) kısa bir aradan sonra tekrar yeni sahneleri ve oyunlarıyla geri döndüler.Geçtiğimiz hafta Çemberlitaş‘ta Şafak Sineması’nı yepyeni yuvasına dönüştüren Mekan Artı’yı görmeye ve yeni açılan sahnelerinin masraflarına destek olmak için sahneye çıkan Genco Erkal’ın “İnsanlarım” oyununu izlemek için gittik . Ulaşımı o kadar kolay ki, tramvaydan indiğiniz gibi hemen arkanızda kalıyor salon… Bir pasajın içinde kocaman kafesi ve sinema salonlarının arasında yepyeni ve tertemiz bir mekana kavuştu MekanArtı. Olur da yolunuz Çemberlitaş’a düşerse mutlaka uğrayıp aylık programlarını alın ve Ufuk ve Didem’in bu yepyeni heyecanına ortak olun lütfen. Sahnelerini yeni açtıkları için isterseniz siz de elinizi taşın altına koyabilir ve çorbada tuzunuzun olmasını sağlayabilirsiniz. Bunun için Ufuk ve Didem çok güzel kampanyalar hazırlamış. “AradaBir, YarıYarıya, CumaCumartesi ve Sezonluk abonelik” gibi içlerinden bütçenize en uygun olanı seçebilirsiniz… Mesela bu Sevgililer Günü’nde sevgilinize bir değişiklik yapıp tüm sezon oyunlarını ÜCRETSİZ izlemesini sağlayabilirsiniz. www.MekanArti.com adresinden bütün ayrıntılara bakabilirsiniz…
“Benim hâlâ umudum var!”
“…Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını…”
Tabi ki sadece bu saydıklarımdan ibaret değil kuşağımın biricikleri… Ama yine sayfaların yetersiz kaldığı yere geldim. Diğerlerinin adlarını saymamak olmaz. Babil’i, Küskün Müzikal’i, Yaşamaya Dair’i, Disko 5 No’luyu, Kasap’ı, En Kısa Gecenin Rüyası’nı, Bir Delinin Hatıra Defteri’ni ve Ceza Külliyesi’ni izlemeden “Benim artık umudum kalmadı” demeyin. Unutmayın ki umut da, sevgi de, İNSAN’da. Yeter ki siz o insanı aramaktan vazgeçmeyin ve içinizdeki insanı hiç kaybetmeyin. Hayat başınızı işinizden, poponuzu koltuktan kaldıramayacak kadar yorsa bile sizi, siz kendinize ve tiyatroya izin verin. Göreceksiniz ruhunuza iyi gelecek ve sizi iyileştirecek. Çünkü tiyatro iyidir!