Güney Zeki Göker / Bu yıl sanat için ne yaptın ey siyasi?
Merhaba sevgili Müstehak’çılar…
Yine uzun upuzun bir yılı geride bıraktık ya da tam olarak da geride bırakamadık! “Gelen gideni aratır” derler ya, işte 2017 yılı tam olarak öyle olmadı bizler için. Aratmadı hiç birimize yine bir önceki “geride bırakamadığımız” yılı. Sanki 365 gün değil de yine 365 yıl geçip gidemedi bir türlü üzerimizden.
Öküz yine geldi oturdu boğazımızın orta yerine!
Konserlerin, festivallerin, oyunların, kitapların hatta kitap afişlerinin bile yasaklandığı; kitaplara, filmlere, dergilere, gazetelere uygulanan sansürün hız kesmediği tam gaz devam ettiği bir yıl nasıl geçip gidebilir? Nasıl geride bırakılabilir?
Unutabilir miyiz bütün yaşadıklarımızı?
Değişti mi bir şeyler?
İyileşmedi ki hiçbir şey bir önceki yılı göre. Örneğin kağıt israfı Akit tam gaz devam etti mi yine hedef göstermeye? Sanatçıları, akademisyenleri, edebiyatçıları, gazetecileri, hukukçuları… Bu ülkenin onurlu aydınlarını her geçen gün hedef göstermedi mi?
Ülkenin tırnak içinde Anayasa Profesörü “sanatçı bozuntuları” demedi mi? Müjdat Gezen’i hedef gösterip dünyanın ilk ve tek parasız özel okulu yakılmadı mı? Yaktırılmadı mı? Üzerine “p.zevenk” manşeti atmadı Akit? Yakan mahluk hepimizin gözlerinin içine baka baka salıverilmedi mi? Elinde benzin bidonuyla okulu yakan “şey” aramızda gezinirken geçip gitti diyebilir miyiz 2017 yılı için?
Yayımlanan KHK’lar ile ihraç edilen akademisyenlerin sayısının 4 bin 800’e ulaştığı, tutuklu gazeteci sayısının 145’e, işsiz kalan gazeteci sayısının ise 2308’e yükseldiği; televizyon kanallarının, dergilerin, gazetelerin, radyoların ve yayınevlerinin bir gece ansızın çıkartılan KHK’lar ile kapatılmaya devam edildiği bir yılı nasıl geride bıraktık diyebiliriz?
Ekmeği ve işi için direnenlerin yaka paça gözaltına alındığını, yerlerde sürüklendiğini, hapishaneye atıldığını, barış isteyen hocalarımızın, arkadaşlarımızın “terörist” ilân edildiğini hep birlikte görmedik mi? Yaşamadık mı?
Rıdvan’ların, İzmir Marşı’na küfür eden Ebubekir’lerin baş tacı edildiğini görmedik mi hep birlikte? Saray’da yandaş sanatçılara kurulan sofrada, o sofraya oturmayan muhalif sanatçıların hedef gösterildiğini hep birlikte izlemedik mi?
Bırakın hedef göstermeyi, bizzat Süleyman Soylu’nun çıkıp Nuriye ile Semih için imza atan 111 aydını açık açık tehdit ettiğini hep birlikte görmedik mi? Ülkenin sanatçılarını tehdit eden İçişleri Bakanı için 1 (bir) savcının bile harekete geçmediğini görmüşken geçti, unuttuk gitti diyebilir miyiz 2017 yılı için?
AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, HDP’lisi yani mecliste hangi parti varsa birbirlerine her girdiklerinde, terör olaylarında, darbe girişiminde, Reza davasında, Man Adası belgelerinde, Ensar’da, referandumda, çalınan oylarda… Özcesi son dönemde yaşadığımız ne kadar kötülük varsa; kürsüde, sokakta, canlı yayında, yaptıkları basın açıklamalarında olur olmaz her şeye “tiyatro” diyen ve inatla bu yanlışı düzeltmeyen, “tiyatro”yu hakaret etmek için kullanan milletvekilleri hâlâ varken nasıl geçip gitti diyebiliriz 2017?
“Bir genç kız düşünün Allahu teala ona fitratı koydu eğer birileri ekranla tiyatroyla ona açıklığı, isyanı anlatıyorsa onu bozuyor” diyen İhsan Şenocak hepinizin eseri, övünün efendiler!
Milletvekilleri olarak yılda 1 gün, 27 Mart’ta tiyatroyu “hatırlamak” için hatırladığınızdan, sanatın ve sanatçıların başına gelen her olaydan sonra sadece basın açıklaması yaparak ya da 1-2 twitle olayı geçiştirdiğinizden, ayrımsız hepiniz sanata eşit derecede uzaksınız.
Son hazırladığımız “Sansürsüz Kültür Sanat Yıllığı” hepinizin eseri!
Övünün diyeceğim ama indirip göz atacağınızdan bile şüpheliyim.
Yıllardır Şişli’de gözlerinizin önünde duran yarım asırlık Kenter Tiyatrosu çürüyor, borçlarıyla boğuşuyor! Biriniz gidip Müşfik Hoca’nın ardından Kadriye Hoca’nın elini sıkıp “Bir ihtiyacınız var mı hocam?” deyip sahip çıktınız mı Kenter Tiyatrosuna?
Hani 3-4 sene öncesinde Müşfik Kenter Tiyatro Festivali yapacaktınız Şişli’de? DTCF’den atılan hocaların ders vereceği bir akademi kurmak çok mu zor sizin için? Yok mudur CHP’nin kasasında birbirinden değerli akademisyenlerine sahip çıkacak kadar bütçesi? Memleketin dört bir yanında tiyatro oyunları, konserler, festivaller yasaklandı. Yok mu koskoca CHP’nin kol kanat gerecek bir sahnesi?
Neden bu soruları sorduğumuz zaman tek bir vekil çıkıp ciddiye almıyor bizleri? Ya da ciddiye alan neden “Bu konuyu meclise taşıdık, yanlış hedef göstermeyin!” cevabını veriyor? Bu ülkede sanatçı soru sorduğu zaman vekil soruyu beğenmezse eğer “hedef göstermiş” mi oluyor sanatçı? Meclis gündemine taşınmanın ne faydasını gördük bu güne kadar? AKM? Muammer Karaca? Şehir Tiyatrosu’ndan neden atıldığını hâlâ öğrenemediğimiz sanatçılar? Bunların hepsi meclis gündemine taşınan ve bir arpa boyu yol kat edilemeyen şeyler arasında.
Hadi artık anladık AKP sanatı sevmiyor, hatta tiyatrodan nefret ediyor! Peki CHP’li milletvekilleri yılda kaç tane tiyatro oyunu izliyor?
Ya da şu soru daha doğru sanırım, oyun izliyor mu? Kaç tane tiyatronun kapısından içeri girip çayını içip hâlini hatrını sordu?
Ben 2 tane milletvekilini bir oyuna davet ettiğimde kulaklarımla şu cümleyi duydum: “Memleket bu hâldeyken nasıl gidip tiyatro izleyelim be kardeş?” Acaba sanata bu kadar uzak olduğunuz için memleket bu hâlde olabilir mi sayın vekilim?
Fabrikatör Saim efendilere başkaldırmayı Yaşar Usta’dan öğrenen bir nesilden öğrenecek çok şeyiniz var efendiler.
İşinize geldiğinde hatırladığınız Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatını sanata vakfeden bu çocukları sevelim!” sözünü anladığınız gün bu memlekette çok şey değişecek. Ama tırnak içince memleket bu hâldeyken biz ne kadar anlatırsak anlatalım, sizleri oturttuğumuz koltuklarınızdan kaldırıp sahnelerimize getiremedikçe anlayabilecek misiniz; işte orası biraz muamma!