Ece Saruhan / İyileşmek ve insanlıkta birleşmek için tiyatroya!
“İNSANIN en değerli varlığı vücudu ve ruhudur. Hastane gövdelerin, tiyatro ruhların şifa kaynağıdır. Ruhsuz adam bir kalıptır. Düşünmekten, duymaktan, insanlıktan, iyi ve kötüyü ayırt etmekten uzak bir kalıp! En korkunç suçları işleyenler hep bu ruhsuz kalıplardır. Çevremizi karartan, eğitim ışığına varamamış bu sakat ruhlardır.
Toplumların küçükleri için okul ne ise, büyükleri için de tiyatro odur. İstediğimiz kadar küçükleri okutalım, büyüklerin eğitimi unutulursa, küçükler de karanlığın etkisi altına gireceklerdir. Bu bakımdan tiyatro, okul kadar, hastane kadar önemlidir. Gövde hastası ölür, ruh hastası öldürür. Bir toplumun kültür ölçüsü tiyatrosudur. İnsanlığı onunla ölçülür. Adama insanlık duygusu orada aşılanır. Oturmayı, kalkmayı, dinlemeyi, anlamayı, inceliği,birbirimizi sevmeyi orada öğreniriz.Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. Tiyatrosuz yerlerde bacalar tütmez, ateş ısıtmaz olur. Çocuklar evlerinde ısınacak sıcak bir köşe bulamayınca nasıl yuvadan kaçar, kendilerini kahveye, gazinoya ve daha başka yerlere atarsa, tiyatroda birleşmeyen büyükler de kendilerini can sıkıntısına kaptırırlar, karamsar ve kötümser olurlar. Bu güzel yeryüzünde karamsarlık ve kötümserlik kanserden de korkunç bir dert.
Tiyatrosuz bir toplum yeni doğmuş bir çocuk sayılır. Daha dile gelmemiş, henüz ilk sözcüğünü öğrenememiş bir çocuk. Ne istediğini çarpık çurpuk el sallamalarıyla anlatmaya çalışan bir bebek! Bir toplumun ilk piyesi, bir çocuğun ilk sözcüğü demektir. Biz XX. yüzyılda hala ilk çağların kültürünü, onların elimizde kalan eserleriyle ölçüyor, ne demek istediklerini onlardan anlamaya çabalıyoruz. Ömrü boyunca tiyatrosuz kalan bir toplum, önce dilini yitirir, geleceğini unutur, sonra bütün bağlar çözülür, sokağa düşer. En büyük kötülük birbirimizden ayrıldığımız gün başlar.”
ÖZDE İNSAN OLARAK YAŞAMAK İSTEYENLERE SESLENİYORUM
Muhsin Ertuğrul’un ‘Tiyatronun Değeri’ başlıklı bu yazısında bahsettiği ruhsuz kalıplar, sakat ruhlar ve yaydıkları karanlık artık memleketin her köşesinde maalesef! “Beden hastası ölür, ruh hastası öldürür” demiş ya Muhsin Hoca, içlerinde toplumun arasındaki bağlar çözülsün, herkes ruh hastasına dönüşüp sokağa düşsün, kardeş kardeşi öldürsün isteyenler bile var! Bu giderek zifiri karanlığa çalan tablonun içinde uykuya hasret gözlerle ruh gibi dolananlardanım ben. Bu ruhsuz kalıplar diyarında, yara bere içinde kalan ama bir insana ait olduğunu hiç unutmayan bir ruh olarak direniyorum. Yalnız olmadığımı, sağlıklı bir ruhu olan herkesin benim gibi Muhsin Hoca’nın “En büyük kötülük birbirimizden ayrıldığımız gün başlar” cümlesinin altına imzasını attığını da biliyorum. Bu sayede her şeye rağmen karamsarlığa ve kötümserliğe meydan okuyorum. Ve sezon açılırken sözde değil özde insan olarak yaşamak isteyen herkese “Gelin tiyatroda kendimizle buluşalım ve birleşelim” diye sesleniyorum.
SİZİ İYİLEŞTİRMESİNE İZİN VERİN
Buluşmak ve birleşmek ne değerli iki kelime! Oturun seyirci koltuğuna kendinizle, insanın türlü halleriyle, duygularla, empatiyle buluşun; vicdanınızla konuşun. Ruhunuzu şifalandıran, besleyen, insan yanlarınızı sarıp sarmalamayan dürüst bir dosttur tiyatro! Sakat ruhların, ruhsuz kalıpların onu düşman bellemesi bundan! Tiyatro iyidir, iyileştirir! Sizi iyiliğiyle yileştirmesine izin verin. Birleşmeye gelince, düşünün bakalım; bugüne kadar seyirci koltuklarında birlikte oturduğunuz birine inancını, etnik kimliğini, mezhebini ya da siyasi görüşünü sorduğunuz oldu mu? Ama oyunun sonunda duygularda birleşmenin hazzıyla birlikte alkışlıyordunuz hatta belki çıkışta o adını bile bilmediğiniz insanla oyunun ruhunuzda bıraktığı tatla ilgili paylaşımda bulundunuz. İşte birleştirmek yerine ayırmaya kodlanmış sakat ruhların, ruhsuz kalıpların tiyatroyu düşman bellemesine yol açan bir neden daha! Acıda bile birleşmeyi beceremediğimiz bugünlerde soruyorum size, insanlığımızı hatırlamak kadar ne iyi gelebilir bize? Adama insanlık duygusu tiyatroda aşılandığına göre, bu sezon her zamankinden daha çok tiyatroya gitmek yakışır bize!