Ece Saruhan / Alışmak da yok, uyuşmak da!
Alışmak da yok, uyuşmak da!
TÜRKİYE’NİN başkentinde, Ankara’nın göbeğinde 5 ay içinde 3 terör saldırısı oluyor. Onlarca masum insan hayatlarını kaybediyor. Patlayan bombalar anne-babalarla evlatları, sevgilileri, pırıl pırıl gençlerle hayallerini ayırıyor. İnsanların en temel hakları, yaşama hakları haince ellerinden alınıyor. Bir zamanlar ‘cennet vatan’ dediğimiz memleket yangını sönmek bilmeyen, ateşi her geçen gün biraz daha harlanan bir cehenneme dönüşmüş durumda. Bitmeyen gecesi uyutmuyor, sabahı kayıp! Kan da dinmiyor, gözyaşı da…
İSYAN EDİYOR ÇÜNKÜ İNSAN!
Bütün bunları uykusunda görse insan adı karabasan olur, uyanıkken yaşayınca kapkarabasan oluyor. Karabasana verilen tepki çığlıksa, kapkarabasana hattâ bastıkça basana tepki isyan! Bir görüntü düşüyor önümüze, ateşin içine düştüğü her hâlinden belli olan bir adam, can havliyle isyan ediyor. İsyan ediyor çünkü insan! Çünkü yaşadıklarımız insanlık dışı! Ardından da bu ülkedeki kaçınılmaz senaryonun içine düşüyor, “Kim bu adam?” diye hedef gösteriliyor.
‘NE BU?’ DİYEN YOK!
Bir başka görüntü daha var neredeyse eşzamanlı olan önümüze düşen, bir muhabir hastane önünde kaybettiğimiz canlara ve yaralılara dair bilgi verirken, biri kameralara gülümseyerek el sallıyor! Bir kameralar aracılığıyla yakınlarına selam yollamadığı eksik! İnsanlar sosyal medyada yakınlarının kayıp olduğuna dair açıklamalarda bulunup yardım isterken oluyor bu! Acımızla alay eder gibi! Ama onun için “Kim bu adam?” diyen yok! Doğru soru “Kim bu adam?”dan ziyade “Ne bu?” olmalı aslında, benim nazarımda adam da değil insan da; kalbi kurumuş, vicdanı çürümüş, yaratıktan hallice…
BİZE İYİ GELENLERE DAHA SIKI SARILACAĞIZ
“Teröre alışın” deyip duruyorlar ya hani durmadan bize; birileri çoktan alışmış işte! Yayın yasağı geliyor, ekranda ‘Survivor’. Hayatın içinde her gün bir kez daha ölüp yaşama tutunmaya çalışmakla sınanan ‘survivor’lara dönüşmüşüz ama kimin umurunda! Aman o adada neler olup bittiği kaçırılmasın ha! Alışmışlar, ekrandaki türlü türlü saçmalıklarla uyuşmuşlar. İnsanlıklarını unutmuşlar! Buyurun size sözün bittiği yer; “Ah” desem kesmiyor, “Yazık” desem yetmiyor, “Kınıyorum” da diyemem, malum sözlükteki anlamı çoktan düşmüş bir kelime!
“Alışmayacağız, uyuşmayacağız” diye haykırıyorum bütün gece!
Evet alışmayacağız da uyuşmayacağız da! Ve alışmamak için, uyuşmamak için ne mi yapacağız; bize iyi gelenlere, iyilikle gelenlere daha sıkı sarılacağız. Sevdiklerimize, dostlarımıza, doğaya, sanata, vicdanımıza, ne olursa olsun bir an olsun vazgeçmememiz gereken umuda! Birlik beraberliğin mesajını vermekten öteye geçemeyenlere inat, el ele tutuşacağız. Sayamadığımız kadar çok kere ölsek de biz daha ölmedik! Alışırsak ölürüz! Uyuşmak da yok, alışmak da! Asla!